İYİ Parti Milletvekili Uğur Poyraz, Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasını eleştirdi
İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, TBMM Genel Kurulu’nda; Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına ilişkin; “Daha önce milletvekilliği yapmış, milletvekilliği görevi ifa etmiş arkadaşlarımız da biliyor; o ceplerdeki küçük kartlarda, ‘unutmayınız’ notlarındaki hakim, savcı mülakatına girecek çocukların hangilerinin isimlerinin o küçük kartlarla ve notlarla mülakat heyetine verildiğini herkes biliyor. İşte, o hakim ve savcıların oluşturduğu yargıdan bahsediyoruz. Devletin yargısı değil, milletin yargısı değil, kendisinin mesleğe kabulüne aracılık edenlerin yargısından bahsediyoruz” dedi.
İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, TBMM Genel Kurulu’nda Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına dair açıklamalarda bulundu. Poyraz’ın açıklamaları şöyle:
“Biz bu noktaya nasıl geldik? Biz bu noktaya, her dönemin muktedirlerine göre karar vermeyi kendisine şiar edinmiş bir yargının çaresizliği üzerinden siyasetin karabasan gibi çökmesinden geldik. Biz bu noktaya nasıl geldik? Liyakati ve ehliyeti geri plana atıp sadakati merkeze alan bir yönetim anlayışı yüzünden geldik. Biz bu noktaya nasıl geldik? Cemaatlerin, tarikatların, hemşehricilik ilişkilerinin yargı dahil devletin tüm kurumlarında öbeklenmesinden geldik. Peki, biz bu duruma nasıl geldik? Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi ve sonucunda herkesi atayanın tek bir irade olmasından kaynaklı geldik.
“DEVLETİN YARGISI DEĞİL, MİLLETİN YARGISI DEĞİL, KENDİSİNİN MESLEĞE KABULÜNE ARACILIK EDENLERİN YARGISINDAN BAHSEDİYORUZ”
Peki, şimdi, kulislerde konuşuyorlar: 13. Ceza Dairesi üyeleri hangi yapıdan, hangi organizasyondan? Ya, hepiniz konuştunuz, hepiniz duydunuz, hepiniz biliyorsunuz ve hepimiz biliyoruz. Oysaki biz Yargıtay’ın ilgili ceza dairesindeki üyelerin nasıl böyle bir cüret gösterdiklerini tartışmalıyız. Anayasa Mahkemesi’nin, Anayasa’yla açıkça düzenlenmiş Anayasa Mahkemesi’nin, kendi kanununa tabi, kendi iç tüzüğüne tabi Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararın ne cüretle uygulanmamasına ilişkin tavır ve istikamet belirlediğini tartışmamız gerekiyordu. Bunları hepiniz dile getirdiniz ama tekrar unutmamamız gereken şu ki: Biz buraya nasıl geldik? Bu hale nasıl evrildik? İşte, bu hale nasıl evrildiğimizi hepiniz kendi anekdotlarınızdan biliyorsunuz; hepiniz, daha önce milletvekilliği yapmış, milletvekilliği görevi ifa etmiş arkadaşlarımız da biliyor; o ceplerdeki küçük kartlarda, ‘unutmayınız’ notlarındaki hakim, savcı mülakatına girecek çocukların hangilerinin isimlerinin o küçük kartlarla ve notlarla mülakat heyetine verildiğini herkes biliyor. İşte, o hakim ve savcıların oluşturduğu yargıdan bahsediyoruz. Devletin yargısı değil, milletin yargısı değil, kendisinin mesleğe kabulüne aracılık edenlerin yargısından bahsediyoruz.
“BU ARTIK İÇİNDE YAŞADIĞIMIZ AMA AYNI ÜLKEYİ YAŞAMADIĞIMIZ BİR İKTİDARLA VERDİĞİMİZ KAVGANIN TEMEL SEBEBİ”
İşte, bu yargıyı konuşacağız. Bu sadece Anayasa Mahkemesi’nin kararının uygulanmamasıyla alakalı değil, bu artık içinde yaşadığımız ama aynı ülkeyi yaşamadığımız bir iktidarla verdiğimiz kavganın temel sebebi. Bu kürsüye her çıktığımda iki şeyi vurguluyorum: Adalet duygusunu ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bu adalet duygunuzun nasıl içini bir kurt gibi kemirdiğini vurguluyoruz. Ama her seferinde bana verilmiş süreyle sınırlı olarak bunları dile getiriyorum, ondan sonra grubum beni alkışlıyor, ben yerime oturuyorum. Dışarıda hepimiz merhabalaşıyoruz, hepimizin gözlerinde ‘Evet, haklısın’ var. Eğer hepimizin gözlerinde ‘Evet, haklısın’ varsa bu sorunun çözümü yasama organı ve sizlersiniz.”